üniversite - 3 "yurt binası"


Takip ettiğim ve bildiğim kadarıyla Prof. Dr. Seyit Aydın’ın Rektörlük koltuğuna oturduktan sonraki ilk İCRAATIN İÇİNDEN toplantısıydı bu…
8 aylık bir zaman dilimi uzun değil…
Bunun ilk ayını koltuğa ısınmak…
Sonraki üç-dört ayını bünyeyi tanımak, hastalıkları teşhis etmek, tedavi yöntemlerini belirlemek…
Ve bu doğrultuda bir ekip oluşturmak…
Ardından “hele bir yürüyüşümüzü görelim” tecrübesine de birkaç ayı heder etmek…


Bütün bunları yaparken, devraldığı sistem, alt yapı, kapasite ve kontenjanın işleyişini de aksatmamak…
Şu işe, bu işe ayırmak derken 8 ayın nasıl bittiğini anlayamazsınız…
İlk iki yazımı okuyanlar şunu sorabilir:
Üniversitemizin eksiği yok mu?
Olmaz mı!
Hem de gırla giden cinsinden…
Ama ben de şunu soruyorum; amacımız üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?
Eleştiri olacak…
Olmalı…
Çünkü Rektör Aydın ve ekibinin göremediği eksiklik, yanlışlık ve hatalar bu eleştirilerde kendini gösterir. Ve yapıcı eleştiriler Üniversite’nin gelişmesine, güçlenmesine ivme kazandırır…
Ama insaf kantarının topuzunu da iyi ayarlamalı…
Daha 8’ inci ayında ve ilk icraat toplantısında halı silkelemenin manası yok bence…
Üstelik bizim yazdıklarımız suya yazılan yazılar değil…
Türkiye artık Üniversiteler ülkesi olma yolunda… Bir zamanlar 20 küsur üniversitenin kapısından içeri girebilmek için Meydan Muharebesine öğrenciler girerdi…
Şimdi meydan muharebesinin en ön saflarında üniversitelerin “Basın&Halkla İlişkiler Birimleri” gidiyor! 180 üniversite var çünkü… Her biri kaliteli öğrenciyi kapma yarışında… Ve bu yarışta kimse arkada kalana, tökezleyene, düşene dönüp bakmıyor bile!
Bizim gazetelerde yazdığımız her olumsuz yazı Üniversitemizin aleyhine rakiplerinin eline koz veriyor…
Özel görüşmelerde Sayın Aydın’a gördüğümüz eksiklikleri, hataları iletmek de memleketimiz adına vazifemiz…
Ama vitrine çıkaracağımız Üniversite farklı olmalı…
“bir çivi çakanı unutmayacak ve hayırla yad edeceğiz” diyen, demekle de kalmayıp basın toplantısında; Fazıl Boyner ve ailesini, Rafet Vergili’yi, Sebahat ve Mesut Yılmaz’ı üstüne basa basa, takdir ve şükranla anan; Hasan Sacit, Yahya Kiğılı, İstanbul İTO ve Can Gür’ü de unutmayan Rektör…
Kastamonu Üniversitesi’nin kapıları ardına kadar Kastamonu’ya açık… Gerek KUZKA, gerek DPT, gerek AB projeleri olsun, gerekse başka projeler için her türlü teknik ve ilmi desteği sonuna kadar talep edene vereceğiz… burası bizim değil Kastamonu’nun üniversitesidir, her türlü imkan Kastamonu’nun emrindedir diyen Rektör…
Uluslar arası ödüle aday gösterilen bilimsel çalışmaya imza atmış ekip arkadaşları olan Rektör…
Bütün üniversitelerin peşinden koştuğu, TUBİTAK’ ın 50 bin kaynak kitabını Kastamonu Üniversitesi’ne kazandırmış Rektör…
Ve ekibi…
Sabrı, tahammülü ve anlayışı hak etmiyor mu?
Basın toplantısının beni en heyecanlandıran bilgisi ise 2012 yılında 2’si uluslar arası toplam 5 sempozyuma imza atacak olmasıydı…
Ve bunlardan birisi de Mehmet Akif Kastamonu’da sempozyumu…
2011 Mehmet Akif Yılı ile Milli Şair’e olan vefa borcumuzu ödeyemesek de gayret ve niyeti içine girdik ülke olarak…
2012 yılının Kastamonu’ da Mehmet Akif yılı olması ise içten bile değil… Gerçek manada Mehmet Akif Yılı… Milli Mücadele’nin manifestosunun yazıldığı Kastamonu, sempozyuma kadar “Mehmet Akif Anı Müzesi”ni yaparsa gerçek manada ahde vefayı göstermiş olur… Ve ilimizin tanıtımı ve prestiji için de çok önemli bir adımdır…
Basın toplantısı değerlendirmemizi birkaç sefer ısrarla vurguladığım YURT hususu ile bitirelim;
Önümüzdeki ay Kredi ve Yurtlar Genel Müdürü incelemelerde bulunmak üzere ilimize gelecek bir aksilik olmazsa… Rektör Aydın “BİNA HİBE EDEN VARSA SEVE SEVE ALIRIZ” diye espri yaparken aslında ciddiydi bana kalırsa!
Hele yurt binası…
Hele yurt binası…
Hele yurt binası…
28.01.2012